Beatles’ın doğum sancıları 

Arne Bellstorf’un hazırladığı, İletişim yayınlarından çıkan Alman Sevgili, Hamburg’un soğuk atmosferinde, Alman gençliğinin yeni bir popüler kültür ikonuyla tanışma hikayesini, siyah beyaz bir filmin içindeymişcesine solumanızı sağlıyor.

BeatlesAnthology_IllustrationChronicles_1500

Gürer Mut 31.01.19

Dünya tarihine damga vurmuş, 60’lı yılların unutulmaz İngiliz Rock grubu The Beatles’ın umut dolu yolculuğu, Arne Bellstorf’un kaleminden çıkan ‘Alman Sevgili, Astrid Kirchherr ve Stuart Sutcliffe’in Hikayesi’  okuyucuyla buluştu. Kitap, ilk sayfasından itibaren insanı kendisine çeken masalsı bir aşk hikayesine, müziğin değişen soluğuna, hüzne ve kalıplarını kırmaya hazır gençliğin özgürlük tutkusuna sahip. Öyle ki 60’lı yılların Almanyası’nda, siyah beyaz bir filmin içinde hissediyorsunuz kendinizi. Bellstorf okuyucusuna, kabına sığmayan bir grup genç müzisyenin geçirdiği doğum sancısını, Avrupa’nın alt kültür öznelerini, ‘Yeni Dalga’nın o dönemki etkilerini ve felsefi varoluşçuluğun pop kültürüne evrimini sunuyor. Ve bu, pastelsi hikayenin içersinde gezinirken, zamanın ruhu içinde kaybolmanızı da sağlıyor. Şüphesiz Bellstorf’un günlük ve haftalık dergilerde yaptığı çalışmaların, mini hikayelerin bu zengin çalışmayı beslediği ortaya çıkıyor.

Stuart ve Astrid’in hikayesi

2625 ALMANSEVGIkapak.indd

Almanya’nın Hamburg kentinde bar ve genelevler bölgesi olan St. Pauli’de John Lennon, Paul McCartney, George Harrison ve Stuart Sutcliffe’in Kaiserkeller barında verdikleri konserlere biraz çekinerek, biraz da korkarak adım atan Klaus Vormann’ın grubu tanımasıyla hikayeye giriş yapıyoruz. Rastlantısal olan bu olay bir süre sonra farklı bir boyuta evrilerek, grubun bas gitaristi Stuart Sutcliffe ile Klaus’un yakın arkadaşı Astrid Kirchherr’in aşk hikayesine dönüşüyor. 

Almanya’nın soğuk atmosferinde ilerleyen roman, Sartre’nin gölgesinde, yönetmen Jean Cocteau’a hayran, kısacası Fransız kültürünün çekim alanında kalan Alman gençliğinin, yeni kültür arayışını gözler önüne seriyor.

Beatles’ın adını aldığı ‘beat’ kuşağı da, doğaçlamayı, özgürlüğü, açık cinselliği ve alt kültürü temsil ettiğinden, hem Klaus hem Astrid hem de bu ikilinin arkadaş grubunu hızla etkisi altına alıyor. Hikayenin gidişatı içersinde bir tür bohem hayatı yaşayan Beatles’ın şansının Klaus ve Astrid’le tanıştıktan sonra döndüğünü görüyoruz. İki arkadaş, içinde bulundukları kapalı/cansız dünyayı değiştirmek, keşfettikleri ‘cevheri’ yaygınlaştırmak için mesai harcamaya başlıyorlar. Bir süre sonra Beatles iki arkadaşın hayatının merkezine oturuyor.

imagegroup2

imagegroup3

Klaus, hırpani ve özgür Lennon figürünü rol model olarak alırken, Astrid de grup üyeleri içinde James Dean’e benzettiği, entellektüel olarak diğerlerinden farklı olan Stuart’a aşık oluyor. Bu anlamıyla, simgesel olarak ‘The Beatles’ ve tekil olarak onun üyeleri, bir jenerasyonun arayışının ve kaçışının nesnesi haline geliyor. Grup bazıları için 60’lı yılların özgürlük havarilerini, bazıları için ise kalıplaşan aşk söyleminin yeni halini temsil ediyor.

4-format43
Romanın ana karakteri, Astrid Kirchherr.

The Quarrymen’den Beatles’a

Graphic-novel-Zeichner-Arne-Bellstorf-ueber-das-Hamburg-der-60er-Jahre_reference_4_3

Beatles’ın Almanya’da geçirdiği döneme baktığımızda türlü zorluklarla, yol ayrılıklarıyla boğuştuğunu ve bu mücadelenin içinde, İngiltere’den The Quarrymen olarak çıktıkları yolda, Almanya’da kişiliklerini ve popülerliklerini kazanarak The Beatles haline geldiklerini görüyoruz. Sanatçının bu dönemi başarılı şekilde resmederek, bizlere popüler kültürün ilk sembolünün kimlik inşaasını sunuyor. Hamburg basınında önemli ve özgün çalışmalara imza atan Arne Bellstorf’un 2010 yılında yayımladığı ve en kapsamlı çalışması olan bu grafik romanı, 8 yıllık bir gecikmeyle de olsa okuma fırsatı bulduğumuz için ayrıca şanslıyız. 

Bu yazı 31.01. 2019 tarihinde Cumhuriyet Gazetesi KİTAP ekinde yayımlanmıştır. 

Yorum bırakın