Savaşın kirli ve çarpık yüzü

David Schraven’in yazdığı, Vincent Burmeister’in çizimini üstlendiği ‘Savaş Zamanları’, Amerikalı gazeteci-karikatürist Joe Sacco’nun savaş tanıklıklarının ardından savaşa dair en çarpıcı grafik roman.  

Savaş zamanları8
Gürer Mut 21.02.19

Birinci körfez savaşının ardından küresel dünyanın savaşı 11 Eylül 2001’de başladı. New York’taki ikiz kulelere yapılan saldırı dünya televizyonlarında naklen izlenirken, savaş kavramı artık ulusal sermayenin saldırgan ve vahşi tutumu olmaktan çıkmış, uluslararası bir boyut almıştı. Kendi meşruiyet alanlarını ‘düşmanları’ üzerinden sağlamlaştıran batı medeniyeti 2001 krizinin yarattığı bunalımdan, sıyrılmak için eski yöntemine yani ‘savaşa’ başvurdu. Küresel krizin muhattaplarının bu defaki hedefi, 1980’lerin başında SSCB’den kanlı operasyonlarla kopartılan, ölümün toprağı haline gelen Afganistan’dı. Alman gazeteci David Schraven’in yazdığı, Vincent Burmeister’in çizimini üstlendiği ‘Savaş Zamanları’ bir anlamda, Amerikan karikatürist Joe Sacco’nun savaş tanıklıklarını aktardığı grafik romanların ardından savaşa dair en çarpıcı grafik roman.

Yaşamın tesadüf olduğu bir savaş

11 Eylül’ün ardından Afganistan’daki askerler, politikacılar ve kurbanlar üzerine çarpıcı tanıklıkları gözlemleyen Schraven, kitabın hazırlık sürecinde, Afganistan’da gerçekten neler olup bittiğini anlamak amacıyla yüzlerce belgeyi inceliyor. Schraven’in halen görevde olan ve ordudan ayrılan askerlerle yaptığı röportajlar sonucunda yayımladığı bu kitap, yüzyılımızın en önemli olayını belgesel tadında okuyucuya sunmakta.

savac59f-zamanlarc4b17.jpg

İkiz kulelere yapılan saldırı sonrası başlayan toplumsal korku ve hezeyanlar, uluslararası siyasetin de şekil vermesiyle saldırganlığa dönüşüyor. Kitabın başında yazarın kulağına çalınan “Önümüzdeki aylarda bir ülkeyi tamamen yok edeceğiz” sözü, kapitalist dünyanın savaşa ne şekilde hazırlandığının göstergesi. Alkolik bir başkana ‘savaş istiyoruz’ diye haykıran ve yalvaran bir halkın, çocuklarını ölmenin değil yaşamanın tesadüf olduğu bir bölgenin içine gönderirkenki haykırışlarına tanık oluyoruz. Fakat Schraven ve Burmeister Afganistan’daki savaşı ABD’nin gözünden değil de, savaşın ortağı Almanya cephesinden okuyucuya sunuyor. Böylelikle, bir dönemin savaş mağduru ve günümüzün ‘demokrasinin ileri ucu’ (!) olan ülkelerinin bölgedeki rolü ortaya çıkıyor. Silahların gölgesinde adım adım değişen bir ülkeye ‘demokrasi’ ve ‘anti-terör’ şemsiyesi altında giren batı medeniyetinin ‘yeniden inşaa’ dediği olgunun neye tekabül ettiği, tanıkların beyanlarından anlaşılıyor. Harabeye dönen Kabil şehrinde açlığın ve sefaletin içinde boğuşan savaş mağdurlarının ötesinde, tüccarlar, savaş lordları, politikacılar bu kitabın asli hikayesini oluşturuyor. Hepsinin tek bir amacı var. Savaşın devam etmesi. 

Savaş zamanları6

Korkunun yarattıkları

David Schraven
David Schraven

Camp Warhause’da yaşananlar kıdemli başçavuş Gerd Thomas’ın gözlemlerinden yola çıkarak anlatılıyor. Savaşın içinde hayatta kalmaya çalışan, aynı zamanda korkularının içine hapsolan askerlerin değişen psikolojileri ve korkunun tetiklediği saldırganlıkları katliamların sebebini anlamanıza yardımcı oluyor. Savaşı teknik boyutlarıyla değerlendiren Carl von Clausewitz, korkuyla hükmetmenin psiko-sosyal etkilerini sıralarken korkuyu yaratanın da bu korku ikliminden etkilendiğini ve saldırganlaştığını aktarıyor. Clausewitz savaşın birey üzerindeki etkilerini anlattığı kitabında bu konuda şu çarpıcı açıklamayı yapıyor: “Korku sadece tehlikenin gerçekten belirdiği anda kendisini hissettirmekle kalmayıp hayal gücümüz sayesinde hiçbir zaman peşimizi bırakmaz. Nihayet tehlike tek başına mevcut olmayıp, komutana yükledikleri sorumlulukların ağırlığı yüzünden savaşan bu baş aktörün kafasının içinde yüz misli bir şiddetle dolaylı olarak etkisini sürdürür. Bunun ötesinde korkularıyla hapsolan asker aynı zamanda katliamın baş aktörü olma yoluna da girer. Ve artık toplu ölümler normal karşılanır.” Taliban saldırılarının ardından yaşanan korku ve bunun neden olduğu katliamlar, tanıklarla yapılan görüşmeler, kitapta çarpıcı bir şekilde yer buluyor.

Savaş zamanları4

Savaş lordları

Savaş ekonomisi genel olarak ‘vahşetin kontrol altında tutulabilmesi amacıyla kaynakların, üretim, aktarım ve paylaşımının düzenlenmesi’ diye tanımlansa da, gerçeğin bu bundan çok daha farklı olduğunu görüyoruz. Başçavuş Thomas’ın canlı tanıklığıyla aktardığı olaylarda milyonlarca doların dağıtıldığı ve kimin neyi ya da kimi satın aldığı bilinmeden, kime ne için para ödendiğinin de sorgulanmadığı bu savaş alanında dost ve düşman kavramları belirsizleşiyor. Öyle ki, Amerikalıların Rusları zayıflatmak için Talibanı yaratması, İranlıların Talibanı zayıflatmak için Kuzey İttifakını kiralaması Rusların Pakistanlıları zayıflatmak için Peştunları kiralaması romanda geçen şu atasözünü anımsatıyor, “Afganları satın alamazsın, ancak kiralayabilirsin.” 

Vincent Burmeister1
Vincent Burmeister

Dünya siyasetinin belirlendiği Ortadoğu toprağında dengeleri belirleyen aktörlerin haricinde, yerel suç dinamiklerinin küresel yönelimi de çarpıcı şeklide kitapta yer alıyor. Uyuşturucu baronları kaçakçılık işini yürütmek için savaş lordlarını kiraladığı, savaş lordlarının para ve güç kazanmak için afyon çiftçilerini kiraladığını görüyoruz. Özellikle Ortadoğuda yaşanan savaşa Almanya cephesinden bakan bu grafik roman, Alman parlementosunun oynadığı rolü ve kendi evlatlarını savaşa sürerken gösterdikleri soğuk kanlılığı büyük bir kızgınlıkla eleştiriyor. Kısacası 11 Eylül sonrası yaşanan ‘Uluslararası Terörizm’ korkusunun ardında dönen milyarlarca doların el değiştirmesi, kapitalizmin içine düştüğü bunalımdan ve krizden kurtulmanın tek çıkar yolunun da savaş olduğu metnin arka planını oluşturuyor. Kitabın son sözünde ise küresel savaşların başlangıcını duyururcasına, “Afganistan’daki harekât sona erecek. Yenilgiyi kabulleneceğiz. Bunu yeni harekâtlar izleyecek. Belki Ortadoğu’da, belki Afrika veya Asya’da. Askerlerimiz normal askerler. Dünyanın her yerinde korsanlara, diktatörlere ve diğerlerine karşı savaşacaklar. Parlementonun emrettiği gibi. Afganistan, yeni savaş zamanlarının sadece bir başlangıcı” vurgusu yapılıyor.

Bu yazı 21.02. 2019 tarihinde Cumhuriyet Gazetesi KİTAP ekinde yayımlanmıştır. 

Yorum bırakın